İlkbaharın şu ilk günlerinde,yavaş yavaş kış sebze ve meyvalarının sahneden çekilmeye başlaması,çilek ,erik ,kiraz ,şeftali ,karpuz ve kavunun tezgahlarda arz-ı endam etmesinden önce,portakallı bir lezzet peşine düştüm. Bundan önce de instagramın hayatıma girmesinden bahsetmek istiyorum, hiçbir zaman teknolojik aletlerle aram iyi olmamıştır, her ne kadar elimin altında olsalar bile benim daha çok ilgimi çeken mutfakla ilgilenmek, el işleri, seyahat etmek,bulduğum her kitabı okumak, arkadaşlarımla toplanmak beni her zaman daha çok mutlu etmiştir. Ama çocuklarım ama arkadaşlarım sürekli instagram dünyasından bahsediyor, açtıkları sayfalara yükledikleri resimleri gösteriyor, daha çok “like” yani beğeni almak için beni de davet ediyorladı. Sonunda çocuklarımın yardımlarıyla bende bu dünyaya,tabir-i caiz ise dalmış oldum.Kötü oldu mu? Tabii ki olmadı. Her elektronik alette olduğu gibi yerinde, zamanında ve dozunda kullanıldığında faydası oldu. Bu sayede ilgi alanım olan yemek ve mutfak dünyasının kapısını bu elektronik pencereden araladım ve içine dalmış oldum. Yepyeni sayfalarla tanıştım, çok hızlı haberleşmeye tanık oldum, çevremdeki insanların nerede, nereye, nasıl, kimlerle, ne zaman gittiklerine ve sosyalleştiklerine, yeni mekanları keşfetmeye, dünyanın diğer ucundaki yakınlarımı daha hızlı takip etmeye ve onlar her an yanımdaymış hissiyle yaşamaya çok çabuk alışıverdim.
İstagramdan önce her gün blogları incelerdim. Kim ,neler yapıyor diye bakardım. Çoğu zaman insanlar bloglara günlerce, haftalarca hiçbir şey koymuyorlardı. Şimdi instagramda böyle değil. Herkes ne yiyor ne içiyorsa farklı sunumlarla fotoğrafını çekip sosyal medyada paylaşıyor. Üstelik en sevdiğim yanı ise önceden blog blog tarif ararken, instagramda istediğim tarifler direk sayfama düşüyor. Ekstra bir efor sarfetmeme gerek kalmıyor.
Dediğinizi duyar gibiyim , özel alan, anlar kalmadı ama biz izin verdiğimiz ölçüde başkaları bizi takip edebilir ve özelimize dahil olur. Biz de biraz daha dikkatli davranıp ,çok özelimizi teşhir etmez isek problem çıkmayacağını düşünüyorum.
Portakallı tatlardan başlayıp buraya kadar geldim,uzun süre bloğuma yazı yazmayınca ne yalan söyleyeyim,fazlasıyla özlemişim. İnstagramda 100 den fazla yemekle ilgili sayfayı takip ediyorum, onlardan birinde bu tarifi buldum ve gün arkadaşlarıma yaptım ve çok beğenildi. Orada bulunan herkes tarafından tarif istenince tarifi buraya yazmak ve sizler için tekrar yapıp fotoğraflamak farz oldu.
Dilerim sizler de yaptığınızda beğenirsiniz. Şimdiden afiyet olsun.
Sevgiyle ve sağlıcakla kalın
MALZEMELER
-
Yumurta
oda ısısında
5 adet
-
Şeker
2 su bardağı
-
Tereyağ
eritilmiş
200 gr
-
Süt
1 su bardağı
-
Kabartma Tozu
2 paket
-
Vanilya
1 paket
-
Haşhaş
3 yemek kaşığı
-
Un
elenmiş
3,5 su bardağı
-
Portakal
4 adet
-
Şeker
4 yemek kaşığı
YAPILIŞI :
Her zaman keklerde yaptığımız gibi;
1.Yumurtalar ve şeker iyice çırpılır(şeker eriyene kadar),
2.Erimiş tereyağ ve süt ilave edilir,
3.Un,haşhaş,kabartma tozları,vanilya,2 portakalın kabuğu rendesi ilave edilir,
4.Karışım,yağlanmış ve unlanmış kek kalıbına dökülür,
5.160 C de soğuk fırına konulur,
6.Yaklaşık 50/60 dk içeriside fırın kapağını hiç açmadan pişirilir,
7.Kürdan testinizi yapınız,pişip pişmediğini kontrol ediniz,fırının ısı ayarını kapatın ve fırının içinde kekinizi 10 dk dinlenmesi için bırakınız.
SOSUN YAPILIŞI:
1.Sıkılmış portakal sularını ,diğer 2 portakal rendesini ve şekeri tencerede ısıtınız ama kaynatmayınız,
2.Kekinizin üzerine ,sosunuzu dökün,
NOT:
Portakal sularının posasını süzdüm,görüntüsü daha güzel oldu.
Fırından çıkardığınız kekin sıcak, sosun soğuk olması gerekiyor.Afiyet olsun.